Kadın ve eğitim üzerine
birkaç düşünce
Cumhuriyet’in 100 Yılı’na girdiğimiz bu sene Türkiye’de kadınların eğitime katılımı üzerine düşündüğüm birkaç şeyi paylaşmak isterim. Bu sesli düşünme vasıtasıyla da sizleri de bu alan üzerine ortak derdime davet etmek. Eğitim üzerine sürekli düşünen biri sayılırım; ülkede üniversite sayısı 250’ye çıkmışken, bu kadar eğitimli insanlara ne oluyor, topluma yansımalarını görüyor muyuz, eğitimli olmanın sosyal hayatımıza katkıları neler etrafında düşüncelerim genişliyor. Açıkçası gördüğüm tablo bana çok iç açıcı gelmiyor çünkü ülkemizde eğitimli olmak kültürlü olmayı da beraberinde getirmiyor. Halbuki gerçek bir eğitimden bahsedildiğinde kültürlü olmak da onun ayrılamaz parçası olmak zorunda diye düşünüyorum.
Eğitimli olmak üzerine birçok eleştiri yapılabilir ama genel tablo olarak kadınların eğitim oranları ve topluma katılımı üzerinden ilerlemek istiyorum. TÜİK verilerine göre; “En az üniversite mezunu olan 25 ve daha yukarı yaştaki nüfusun toplam nüfus içindeki oranı ise 2008 yılında %9,8 iken 2020 yılında %22,1 oldu. Bu oran cinsiyete göre incelendiğinde; 2008 yılında 25 ve daha yukarı yaşta olup en az üniversite mezunu olan kadınların oranı %7,6, erkeklerin oranı %12,1 iken bu oran 2020 yılında kadınlarda %19,9, erkeklerde ise %24,4 oldu.”
Açıkçası bu durum eşitlik, adalet ve özgürlük temelli ve yüz yılını dolduran bir Cumhuriyet rejiminde üzülerek karşılanacak bir durum. Kadınların eğitimli olması, hayattaki rolleri ne olursa olsun, bizim gibi bir ülke için toplumu her zaman bir adım ileriye taşıyacak acil bir ihtiyaç.
Kırsal açısından düşündüğümüzde; eğitimsiz kadınların kısa süre içinde evlendirilmeleri ve sosyal hayatta konumlarının sadece “anne” olarak sınırlanması hemen hemen herkesin karşılaştığı bir gerçek.
Şehirde bir kadının eğitimsiz olması ise; bir fabrikada işe girmesi ya da kırsaldaki akranının kaderinden pay alması anlamına geliyor.
Eğitimi buradan bakınca insanın hayatı boyunca olmazsa olmazı gibi tapıcı bir noktaya taşımak istemiyorum. Ama ülke gerçeği açısından baktığımızda; evet olmazsa olmaz bir zorunluluk.
Eğitim alanlarının bir çoğuna cemaatler yuva yaparken muhafazakar temelli bir toplumda kadının eğitimsizliğinin nasıl büyük bir cehalete döneceğinin an meselesi olması herkesin malumu olacak bir gerçeklik.
Kadın okumadığında, sosyal adaletsizliğe daha fazla maruz kaldığı da bir gerçek. İkinci acımasız boyutu ise; hayatta kim olmak istediğine kendi karar veremiyor oluşu. Gerçekten bir anne olmak istiyor muydu, iş hayatında daha nitelikli yer almak istiyor muydu ya da kadın olarak kendini dünyaya nasıl kanıtlayabilirdi soruları da otamatikmen cevaplanmış oluyor. Evin ve yerin belli ve sen bir erkeğin tanımladığı alan kadarsın.
Virginia Woolf’un yüzyıllar önce Kendine Ait Bir Oda’da açmaya çalıştığı tartışmadan aslında yıllar sonra bile aynı kaderi yaşayan yığın olmak ne kadar can yakıcı bir nokta olduğunu size bırakıyorum. Neden Shakespeare çıkıyor da bir büyük kadın yazar çıkmıyor sorunu. Kadınlar olarak eşit koşullarda karşılık bulmadığımızın bir yansıması olan bu sorun, hala güncel bir yara olarak aramızda.
Kadının okuması ve sonrasında hayatta olmak istediği role kendi cevap bulması, sıradan ve küçümsenebilir bir gerçek değil. Hatta kadına bakışı temelden etkileyecek bir gerçek.
İran olmak, İran’a benzemek tartışması yaptığımız zamanlarda da tablo çok iç açıcı değil çükü İran’da kadınların okullaşma oranı bizden yüksek. Resmi verilerle şöyle: “Kadınların ön lisans eğitimindeki oranlı %40.8, lisans %62.3, yüksek lisans %36.6, Tıp alanında %56.8 ve doktora da ise %27.1’dir. Devrim sonrasında geleneksel evlilik kanunlarına geçilmesiyle birlikte kadınların eğitim meslek olanaklarından yararlanma imkânları azalmıştır”
Eğitimle kendi kozasından çıkabileceğini, en azından kendine ait bir bilinç geliştirebileceğine inandığım kadınlar için üzerimize düşen çok şey olabilir. Şimdi burada gündeme getirmem de bunlardan sadece biri. Kadın ve eğitim, kadın ve kendini tanımakla gelen bilinç, kadın ve sosyal hayat, kadın ve iş hayatı konuları da elbette bir noktada; eğitimli olmanın basamaklarından geçen bir sürecin sonu.