19 Mart 2023 Pazar

6284 kanunu üzerine düşünceler

 

Sorun 6284’te değil

erkeğin” zihninde


Türkiye’de siyaset son günlerde hareketli bir ivme kazandı. 14 Mayıs’ta yapılacak Genel Seçimler öncesi; ittifak olunan partiler, cumhurbaşkanlığı adayları, sürekli yayınlanan anketler derken, ülkenin gündemi tamamen seçimlere evrilmiş durumda. Depremin açtığı yara bir yandan kapatılmaya çalışılırken bir yandan da yoğun siyasi gündem altında öne çıkma imkanını kaybetti. Bu siyasi hareketlilikte benim dikkatimi çeken bir konu üzerine bir şeyler söyleme ihtiyacı hissediyorum. Yeniden Refah Partisi, Cumhur İttifakı’na katılma görüşmeleri yaptılar. Henüz bir sonuca bağlanmayan görüşmede; Yeniden Refah Partisi 30 maddelik bir istek listesi hazırladı. İttifaka dahil olmak için hazırlanan listede; kadına karşı şiddeti önlemesi amacıyla 2012’de yürürlüğe giren 6284 kanunun kaldırılmasını talep ettiler. 6284 sayılı kanun genel hatlarıyla; şiddete uğrayan veya şiddete uğrama tehlikesi bulunan kadınların, çocukların, aile bireylerinin ve tek taraflı ısrarlı takip mağduru olan kişilerin korunması ve bu kişilere yönelik şiddetin önlenmesi amacıyla alınacak tedbirleri düzenliyor. Konuyla ilgili iktidardan AK Parti Grup Başkanvekili Özlem Zengin ve Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanı Derya Yanık karşı çıkarak, seslerini yükseltti. Fakat gelinen noktada Özlem Zengin tehdit edildiğini söyledi.

Birinci aşamada; içinde yaşadığımız toplumda bir yakını şiddet mağduru olmayan kaç kişiyiz, düşünmeye değer. Ve bu şiddet vakaları genel olarak; daha güçsüz bulundukları için kadın ve çocuklara yapıldığı hepimizin malumu.

İkinci aşamada; muhafazakar kadın dediğimiz, varlık sebebini daha çok din üzerine kurmuş kadınlar, artık toplumsal statüleri, evle sınırlı alanlar olmanın dışında gelişiyor. Özellikle yeni nesil muhafazakar kadınlar; sosyal hayatın içinde daha fazla yer alıyor. Bu da sonuç olarak erkekle aynı noktalardan hayata bakma ve haklar talep etmeyi meşru kılıyor.
Üçüncü aşama olarak; bazı muhafazakar ve din temelli partiler, kadınlarda bu dönüşümü göremedikleri için kadın algısını tarikat temelli konumlandırıyor. Türkiye’deki gerici tarikat ve cemaat zihnine has “kadın” algısını sosyal hayatta da meşru kılmak istiyorlar. Tarikat ve cemaatlere bakarsak durum oldukça vahim Ortaçağ karanlığına eş kadın algıları mevcut. Hiçbir zaman kocasının sözünden çıkmayan, eşit ilişkilerin asla mümkün olmadığı bu bakış açısının Yeniden Refah Partisi gibi din temelli bazı partiler tarafından da gündem maddesi yapılması, içinde yaşadığımız korkunç durumda bunları konuşmaya mecbur bırakıyor bizi.

Kaldı ki; mevcut kanun da bile şiddet vakaları ölümle sonuçlanıyor. Bu kanun yürürlükteyken bile; 2017'de 353, 2018'de 279, 2019'da 336 ve 2020'de ise 266 kadın cinayeti işlenmiş durumda.

Durum bu kadar vahimken; Türkiye sınırları içinde var olan bir partinin bunu gündem maddesi yapması, akılla açıklanamayacak kadar vahim bir durumun işareti.

Kadına yönelik şiddetin ve ölümün belki kanunla tam olarak önlemeyeceğini savunabiliriz evet mevcut kanun da yetersiz. Uygulama alanları güçlendirilmeli, en azından eğitim sistemine cinsiyet eşitliği temalı dersler konulmalı. Devlet eliyle mağdurlara yönelik psikolojik ve sosyal destekler arttırılmalı.

2023’ün Türkiye'sinde kadının erkekle eşit kulvarda varlık göstermesinin yolları üzerine düşünmek, kafa yormak gerekirken, tartıştığımız konu gerçekten can sıkıcı bir boyutta. Daha sıkıcı olan bunu meşru gören bir grubun aramızda varlık gösterip gücünü toplumun bazı kesimlerinden alıyor oluşu. Küresel Cinsiyet Eşitsizliği Raporu’na (2022) göre; 146 ülkenin değerlendirmeye alındığı raporda, Türkiye cinsiyet eşitsizliği konusunda 124. sırada yer alıyor.

Kadınlar olarak; mevcut tabloda daha fazla nasıl yer bulabiliriz, kadın olmanın eşit yasalarını nasıl oluşturabiliriz üzerine tartışmalar yapmamamız gereken yerde; birilerinin gerici cemaat taassuplarını bize dayatmaya çalışmasına, nasıl insani olarak yaklaşabiliriz.

Ayrıca yukarıda da değindim bir konu olarak; muhafazakar ve dindar kadın da değişiyor. Hem yaşamdan beklentisi noktasında değişiyor hem de erkek karşısında aradığı eşitlik bağlamında değişiyor. Kadınlar iş ve sosyal hayata yoğun katılım göstermesi üzerine; erkeklerle kurduğu ilişkiler de daha çok hak temelli olmaya başlıyor.

Bununla birlikte; erkekler tarafından bir tür güç gösterisi olan şiddet ve ölümle sonuçlanan vakalar, devam ediyor. Failler ise, her zaman için kadınların birinci dereceden yakınları.

Ailenin birliğini, ulusun birliği kadar kutsal görenler, vahşi erkeklerin insan olabilmesi için de çalışma yürütmeliler.

6284 kanunun iptal edilmesi söz konusu dahi edilmemesi gerekirken, kadın ve çocukları koruyan yasaların ceza ve caydırıcılık oranları hızlıca arttırılmalı.

Kadının güvende olması, yaşamın ve toplumun güvende olması anlamına gelir. Kadının kendini güvende hissetmediği toplumda ise, vahşet, korku, güvensizlik hakim olur. Toplumun yeniden inşasını arzuluyorsak; birinci görev kadının eşitliği üzerine olmalı. Aksi halde bilinçli bir toplumdan söz etmemiz imkansız hale gelecek.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

SAYIKLAMALAR İKİ

 SAYIKLAMAR İKİ En son ölüm gelir yine de erken deriz diyordu biri. Sahi sonda mı geliyor ölüm, her şey tamam olduğunda mı geliyor. Yakınını...