Matbu olarak çıkan Nihayet Dergisi'nde yer alan yazım.
----
Gerilim ve Korku Ustası Alfred Hitchcock Üzerine Notlar
Hollywood sineması deyince, herkesin aklına gelen belirli kalıp yargılar vardır. Aksiyonlu sahneler, hızlı kamera kullanımı, melodramlar, duyguları manipüle etmeye yönelik genel anlatılar... Bu temel yargıları kırarak farklı alanlarda etkinlik gösteren yönetmenler de var. Bunlardan biri hiç kuşkusuz Hollywood’da yetişmesine rağmen kendinden sonra oluşan akımlara da öncülük etmiş bir isim olan Alfred Hitchcock. İngiliz asıllı yönetmen mühendislik mezunu ve reklamcılıktan sonra film kariyerine Hollywood’da devam etmiş. Hitchcock’un ününün dünyaya duyurulma sürecinde etkili olan isimlerden biri; Fransız Yeni Dalga’nın kurucularından François Roland Truffaut. Her şey 43 yaşındaki Truffault’un 63 yaşındaki Hitchcock’a “sizinle tanışmak istiyorum” diye başlayan bir mektup yazmasıyla başlar. Truffaut gönderdiği mektupta şöyle der; “Hitchcock’un gelmiş geçmiş en iyi yönetmen olduğunu herkes anlayacak.” Hitchcock, talebini kabul ettikten sonra daha sonra kitap ve film de olan o uzun görüşme başlar. Bu kitap hakkında Martin Scorsese ise şöyle der: “Bu kitap sayesinde kendi alanımızın dışına çıktık.” Yine bu söyleşi de Hitchcock “her şey ışıktır ve ışık üzerine vurulmadan insan anlaşılmaz” der. “Sıradan oluşa razı olamıyorum” diye de ekler. “Filmlerinizde hep ilk günahın kokusu geliyor burnuma, bu doğru mu?” diye sorduğunda Truffaut, Hitchcock “evet” der. Katolik olduğunu da saklamaz. Eşiyle düğünleri kilisi de yapılmıştır.
Öncü bir kişilik
Sinemada gerilim yaratmanın ustası olarak da bilinen Hitchcock, bunu bomba örneği ile açıklar. Masanın altında bir bomba olsun ve masanın etrafında oturan iki kişi, ben gelirimi daha fazla artırmak için bombayı gösteririm” der. Bunu bir ifadesinde de şöyle dile getirmiştir; “Korku, masanın altında duran bombanın aniden patlamasıdır. Gerilim ise, masanın altında bir bomba olduğunu bilmektir.” Yine sinemaya katkıları arasında Vertigo Efekti sayılır. İlk kez Vertigo filminde kullandığı bu efekle daha sonra gelecek sinemacılara yol gösterici olmuştur. Vertigo Efekti kısaca şudur; konunun merkezini kadraj içinde tutarken, konunun önü, arkası ve yanındaki nesneleri hızlı odak değişimi sebebiyle değişime uğratır. Bu değişim görsel algıyı bozan tedirgin edici, farklı bir etki oluşturur. Vertigo filminden etkiyle çekilen filmler arasında Chris Marker’in La Jetee filmi sayılabilir.
Sinemanın öncü filmi: Sapık
Şimdi Arka Pencere (Rear Window), Ölüm Korkusu (Vertigo), Kuşlar (The Birds), Gizli Teşkilat (North by Northwest), Ölüm Kararı (Rope), Aşktan da Üstün (Notorious) gibi filmleriyle tanıdığımız Hitchcock’un kült eseri Sapık (Psycho) filmine biraz daha yakından bakalım. Filmin başrol oyuncusu Marion Crane, evlenme hayali olan kendi başına yaşayan bir kadındır. Patronuyla iş yapan zengin bir adam bir gün yüklü miktarda bir para emanet eder. Crane bu parayı bankaya yatırmak yerine kendine harcamaya karar verir ve yola çıkar. Davranışlarını şüpheli bulan bir polisten kaçmak için yol üzerinde bulunan bir otele gider. Hikayenin buraya kadar olan bölümünde hep polisle bir gerilim olacağını düşünürüz ama devamı bizi yanıltır. Sinema tarihinin en etkili sahneleri arasında yer alan duş sahnesi burada ortaya çıkar. Daha sonra otel sahibi Norman Bates’in psikopat ruh haline şahit oluruz. 1960 yapımı olan filmde o dönem izleyicileri arasında bu sahne infial yaratır. Filmi izleyen seyirciler bu sahneye geldikleri zaman çığlık atarak tepki verirler. Hitchcock ise, bu film için “Beni memnun eden şey filmin seyirciyi etkilemiş olması” der. Martin Scorsese ise daha öncesinde 2. Dünya Savaşı ve Vietnam Savaşı’nı yaşamış bir dünyanın sinemada bu yeni anlatım tarzına hazır olduğunu söyler. Hitchcock Sapık filmi ile seyirciyi bu gerçekliğe açık hale getirmiştir bu başarıdır der. Hitchcock ise Sapık için, “Bu hikaye veya roman değildi, salt filmdi. Tüm dünyada insanların tepki göstermesine sebep oldu, bundan dolayı gurur duyuyorum. Bu size, bana ait bir filmdi” ifadelerini kullanır. Filmin psikolojik açıdan okuması da Odipus Kompleksi üzerinden yapılır. Freud’un ortaya attığı bu teoriye göre; erkek çocuk anneye aşık olur. İd evresinde gerçekleşen bu olay aşılamadığında sonraki süreçler farklı şekillerde ortaya çıkabilir. Bu film de; anneyle ilk ilişkisinin sorunlarını çözememiş birinin psikopata dönüşme gerçekliğine vurgu yapar. Hitchcock, Truffaut dostluğu ise bu olaydan sonra yoğun bir şekilde karşılıklı mektuplaşmalarla devam eder. Hitchcock’un ölümünden dört yıl sonra da Truffaut vefat eder.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder