28 Mart 2023 Salı

Kitabım hakkında inceleme yazısı


Şiir kitabım üzerine İlker Nuri Öztürk'ün kaleme aldığı inceleme yazısı; Yitiksöz Dergisi. 

ŞİİRE RASTLAYAN KELEBEK

Şiire rastlamak zor demişti Süreyya Berfe, yakın zamanda kendisiyle yapılan bir söyleşide. Son beş yılda Türk Şiiri için bu cümleyi ne yazık ki daha sık duyuyoruz. Kapanan dergiler, şiir yayınlamaya ara veren isimler, ayrılan yollar derken ilk kitap enflasyonunda keşfedilebilmek zorlaştı. Dergiler ve yayınevleri arasındaki demir perde de bunun sebeplerinden biri. Politik gerilim, çevremizde gerçekleşen savaşların belirsizliği ise okurun durumunu etkiliyor. Metrobüsten mutsuz inen şehir insanı, plazada iş arasında onlarca reels izleyen beyaz yakalılar, değişen ve dönüşen dünyaya ayak uyduran ev hanımları vd. okuma yazmaya vakit ayırmakta zorlanıyor. Sunulan şiir kadar okuyacak kişide de üzerine düşünülmesi gereken değişimler var: “Yaşamak belki serindir hayal kurarken”.
Kibir gökdelenleri arasında yaşamaya ve yazmaya çalışan Zeynep Karaca, şiirde yeni bir şeyler okumak isteyenlerin ilk adayı olabilir. Ketebe Yayınları tarafından okura sunulan Gövdesi Hakkında Konuşan Kelebek, dergi sayfalarında adına rastladığımız 1988 doğumlu Karaca’nın şiirlerini toplu halde okumamızı sağlıyor. Kitapta ilk dikkatimizi çeken şairin kelime kullanımındaki cesareti oluyor. Bütün yaşadıklarından şiir çıkarmayı deneyen Karaca, birçok başarılı örnek sunuyor. Eski bir Çin bedduası olarak hatırladığım “İlginç zamanlarda yaşayasın” sözünü adeta “Aldım kabul ettim” dercesine benimseyen şair, şehir yaşamının marazlı yanlarını gösteriyor, Carl Gustav Jung’a tivit atmayı düşündürüyor, teknoloji geliştikçe hayatımıza giren twitter, beğeni, trendyol, piksel kelimelerine şiirinde yer açıyor: Bu sokak mümkün değil (Sy.9). Özellikle Google’daki Kesinti Üzerinden Vahyin Kesintisine Parodi adlı şiir bu açıdan okunmaya değer. Şiir, Peygamberimiz Hz. Muhammed’i Google yardımıyla tanımanın getirdiği kafa karışıklığını yansıtıyor. Ahmet Murat İkea şiirini yazıp bir dergi yerine Afili Filintalar sitesinde yayınladığında Türk şiirinde yeni bir pencere açıldı. Tam on yıl önce gerçekleşen bu hadisenin artçılarından en sağlamı olarak bu kitaptaki birkaç şiir örnek gösterilebilir. 
Duyguların öne çıktığı anlatımlarda mutlaka bir çocuk imgesi görüyoruz. Günümüzde ve geçmişte rastladığımız doğum olayı, kitabın ithaf edildiği “aşkın soyut dehşeti”, ölüm, eller, gelecek kaygısı, anne vs. konularında da dizeleri var Karaca’nın ancak onun özgün izlerini başka dizelerde görebiliyoruz. Belirtmeden geçmeyelim 41. sayfada yer alan şiir, anne üzerine yazılan etkileyici metinlerden biri: “Annemin fotoğrafı ondan daha uzun yaşıyor”. Bütün bu notlara baktığımızda Zeynep Karaca’nın Ah Muhsin Ünlü ile de akraba bir şair olduğunu söyleyebiliriz. Ancak Karaca, kelime kullanımındaki cesareti bozma, yeniden yapma, üretme konusunda göstermiyor. 
Şiirinden planı ve matematiğe dayalı hesaplı anlatımı uzak tutuyor Karaca. Özellikle kadın şairlerde rastladığımız anlatımcı şiir içerisinde paylaştığı işaret fişekleriyle özgün bakış açısını parlatıyor: “Bir balta ile yaklaşmak isterdim zamana”. Biçim olarak kendi özgün tavrını kitap boyu koruyor. Çağdaşı şairlerin metrobüs şiire girer mi, enflasyon gibi şiirden uzak bir kelimeyi kullanmalı mıyız gibi sorularını düşünüp vakit kaybetmek yerine başta belirttiğimiz cesaretle günlük hayatta karşılaştıklarından kuruyor şiirini. Duygular karşısında şiire dönüşen kelimeler bize Türk Şiiri için yeni bir sesi müjdeliyor. Zeynep Karaca, ilk kitabında hayatta olduğunu her dizede bildiriyor. 


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

SAYIKLAMALAR İKİ

 SAYIKLAMAR İKİ En son ölüm gelir yine de erken deriz diyordu biri. Sahi sonda mı geliyor ölüm, her şey tamam olduğunda mı geliyor. Yakınını...