Yazıyı aşağıdaki linkten okuyabilirsiniz.
17 Eylül 2023 Pazar
Lale Müldür ile görüşmelerden notlar
Yazıyı aşağıdaki linkten okuyabilirsiniz.
Sezai Karakoç ile hatıralardan notlar
16 Ağustos 2023 Çarşamba
yayınlanan son şiirim
ÇİMİN BİRİ BİR GÜN 21 GRAM
çimlere basmamalıyız
basarsak eğer dalgınlıkla
çimler üzülür
çimler üzgün herkes
basıyor, biraz sert, biraz yumuşak
düşünüyorum, tohumken belki
bilindi bu
biraz dalgın, biraz üzgün
bir park, bir şehir, bir ayna
hepsi geçmiş aynı çimin
renk paletinden
parkta sevmiş en çok kendini
sevgiler burada yeşermiş
bir çocuk, bir gömlek, bir kedi
hepsi çimleri iyice ezmiş
bazı sevimli sevgiler üzmezmiş
çimler şöyle olmuş bir de
bir işçi, bir beyaz yakalı ve bir memur
çimler ayaklara direnmiş
sonra yorgunluktan uykusu gelmiş
toprakla arasına mesafe konulmuş gibi
üzgün bir çim bir gün
alıp başını ölmüş
yayınlanan son şiirim
şimdi duyguya giriyoruz
sokak ortasında terk edilmiş
aynadan aldığımız boyumuz
zamana ve hayata dair bir şovdan fazlası
led lambalar var, led logolar
led aşklar da denebilir
bunun coşkusunda hayata dağılan nedir
şöyle yapıyorum kavramsal olarak
çağa yaklaşıyorum ve kavram patlıyor
o an kanımda bir sevincin coşkusu
sanal diye bir şey bir başkasının bakışıyla
simülasyon denen şeyde
sanki eller ve elmalar kendi hakkında
uzunca ama sıkılmadan
düşünebildiklerini var sayıyorum
çünkü hakikat önce var sayımdırda aklım
burayı insan tutup bir gözle açabilir mi
burayı insan yazılımcı kafasıyla
analitik alanlara boğarak
bir formül bulmak istiyorum aslında buna
şunun gibi mangonun internet satışından
kıyafet beğenen o kişi ya da o şey
mağazaya gittiğinde buna bir ad versin
aa gerçeği daha güzelmiş gibi
biz bunun içinde dolanıp durduğumuzda
karşıma çıkan ayna şöyle diyor
bana ellerinle dokunma kendine dokun
nasılsa oradan görürüm ben seni
LED’ler ve içimize sızan o ışıklar
şu an buranın sonunda değil
sokak ancak yürünerek
anlaşılıyor
içinde atılan adımın yola dair fikri mevcut
böylece buralı olmaya dair de bir fikrim var
LED’ler altında uzun bir sokak o şey
26 Temmuz 2023 Çarşamba
Şiire Kısa Övgü üzerine
şiire madalya vermek
Şiir, Türk-İslam geleneğinin en vazgeçilmez sanatlarından biri. Buna rağmen modern dönemde ya hak ettiği ilgiyi görmüyor ya da burun kıvrılarak hak ettiği değeri alıyor. Bunun birçok sebebi olabilir, şairlere yüklenen büyük anlamlar ya da duygularımızı istediğimiz gibi kullanamadığımız bir çağa sıkışmış olmak. Her şeye rağmen bir gün hayallerimizdeki dünyaya uyanacaksak; bunun içinde şiir olacak diye düşünüyorum.
Şiir bir tür incelik ve ruh okşaması olarak insan olarak duyduğumuz en temel insani formları da beraberinde getiriyor. Biz değişen ve sürekli dönüşen hayatın içinde dünyaya başka bir gözle bakmak istiyoruz. Başka bir renk başka bir sokak başka bir hayat ve başka bir dünya; buraya giden yolunda şiirden geçtiğine eminim. Şiiri sadece şairler arasında övülmekten ve yüceltmekten kurtaracak olan da yine şairler.
Karşı koyulamaz bir ses ve anlamla dünyaya yürümeye hazır olduğumuzda şiir de
gerçek ve hak ettiği ilgiyi kitleden görecektir. Bütün bunları ve daha fazlasını
düşündüren ise Şiire Kısa Övgü kitabı. Jean-Pierre Simeon’un Yapı Kredi’den çıkan
küçük ama hacimli kitabı. Yazarı şiire övgüye götüren süreç yukarıda biraz söylemeye çalıştığım etkiler söz konusu olmuş. Şiirin günümüzde hak ettiği ilgiyi görmemesi üzerine şiire övgü yazmayı düşünen yazarımız; bunun fazlasıyla hakkını veriyor. Şiir ya da Dilin Olanaksız Yanı, Heyecan yani İsyana Övgü, Şiirin Yoksulluğu Zenginliğidir, Neşe Üzerine, Biz’in Şiiri ya da Toplumsal İlke Olarak Şiir, Şiir Dili Nasıl Kurtarır, Dünyayı Şiir Gibi Okumak gibi birçok başlık altında şiire yaklaşan yazar, her cümlesini övgüyle bitirmenin yanında şiirle nasıl bir bağ kurmamamız gerektiğinin de sınırlarını ortaya koyuyor. Cemal Süreya, Edip Cansever, Turgut Uyar, Sezai Karakoç gibi yazarların şiir üzerine yazılarını okuduysanız, buradaki satırlar size yabancı gelmeyecek. Buna İsmet Özel’in Şiir Okuma Klavuzu da dahil.
Şair kendi olarak var olmayı seçtikten sonra yaşama ne katar; eğer yaşam duygu ve coşkuya ayrılacak olsa şairin buradaki payı nedir gibi düşünceler de bizi sarıyor
okurken. Şairin gündelik dilde kullandığı kelimelerin şiir evreninde kendine has bir
anlama bürünmesi bir nevi yaşamda devrim etkisi yarattığını savunuyor yazarımız.
Şiirin ne demek olduğu üzerine harcadığımız eforla ilgili de şiir size ne söylüyorsa
odur, noktasına taşıyor bizi. Şiir ve gerçeklik üzerine de şunu söylüyor; “şairler
bilinen gerçekliğin bilinmeyen kısmına, gerçekliğin kaybolan, dile getirilemeyen,
bastırılan, engellenen ya da yadsınan kısmına tanıklık edenlerdir sadece.” Şiire neden övgü dizmek istediğini de şöyle açıklıyor; “herkes adına şiire övgü düzmek istiyorum, anlıyor musunuz, varoluşun bir güzelliği bir süsü olarak ya da bilmem hangi daha üst düzey bir ayrıcalığın paylaşımı olarak değil, hayati bir gereklilik olarak.” Bu küçük ve hacimli kitapta şiir üzerine zaman zaman düşündüğünüz ya da daha önce aklınıza gelmeyen birçok düşünceye denk gelmek mümkün.
11 Temmuz 2023 Salı
son röportajım
Şair Zeynep Yıldırım'ın benimle yaptığı röportaj. İzdiham sitesinde yayınlandı.
https://www.izdiham.com/zeynep-yildirim-zeynep-karaca-ile-roportaj-yapti/
Zeynep Karaca’nın “Gövdesi Hakkında Konuşan Kelebek” ilk şiir kitabı 2022 Ağustos’unda Ketebe Yayınları’ndan okurla buluştu.
Şiirleri Akatalpa, Edebistan, Şiir Versus, Petroleus dergilerinde yayımlanan Şair Zeynep Karaca ile söyleştik.
Klasik bir soru ile başlamak istiyorum. Zeynep Karaca kimdir? Bize biraz kendinizden bahseder misin?
Zeynep Karaca 88 Ordu doğumlu birisidir. İlk ve orta öğretimini Ordu’da tamamladıktan sonra İstanbul’da liseyi okumuştur. Önlisans İlahiyat mezunu. Halen Anadolu Üniversitesi İktisat açıköğretim, İstanbul Üniversitesi Kamu Yönetimi uzaktan eğitim olmak üzerine üçüncü sınıfta eğitimlerine devam etmektedir. Meslek hayatı da büyük çoğunluğu Yeni Şafak (editör) ve GZT (Dijital İçerik Üreticisi) olmak üzere uzun yıllar basın yayında yer almıştır. Bunun dışında ilk ve tek kitabı Gövdesi Hakkında Konuşan Kelebek’tir.
Şiirle buluşma hikâyeniz? Şiirin mekânsız ve derin dünyasına nasıl daldınız?
Şiir benim çocukluktan itibaren bir parçamdı. Daha önce söylemiştim, sekiz yaşımda annemi kaybettim ve onun arkasından şiirler yazıyordum. Bu durum daha sonra geleneksel bir hâl aldı ben dönem dönem şiir yazar oldum. İlk şiir şuuruyla yazdığım şiir üçüncü sınıfta öğretmenimizin verdiği bir ödevle başladı. Melih Cevdet Anday’ın “Çok Güzel Şey” şiirine özenerek bir şiir yazmamızı istedi. Ben de “Yaşamak Çok Güzel Şey” diye bir şiir yazdım. Ondan sonra annem için şiirler yazdım, ortaokulda yazdım, lisede yazdım. Yirmili yaşlarda da yazınca yayınlatmaya başladım.
Şair arayıştadır; bir duyguyu, bir kelimeyi arar. Bulduğunda onun peşinden şiir doğar. Bu bağlamda şair hayatında şiiri içselleştirir, hayatının ayrılmaz bir parçası olur. Şiir hayatınızın neresinde duruyor?
Şiir hayatımın merkezinde duruyor diyebilirim. Yaşamımdan şiiri ayırmıyorum. Hayata dahil olan her şeyin, şiirin konusu olabileceğine dair düşüncem var. Sadece bu hayata dair her şeyi nasıl bir formda ifade ediyoruz ve hangi kelimelerle. Hayatın her alanı ve her şeyi şiir fakat biçim önemli. Hangi kelime ve nasıl söylenecek bunlar önemli. Şiir o yüzden hayatımın bir parçası ama daha çok söylemde kendini bana hissettiriyor.
İlk kitap heyecanı ve ilk imza desem?
Kitaba dair bazı beklentilerim vardı, kısa sürede birinci baskı bitsin gibi. Bitmedi ama yarı oldu. İlk heyecan; adeta dünyaya sizden bir armağan ya da sürpriz gibi bir şey. Benim kelimelerim, benim dünyam ama artık başkalarının da bir parçası. Bana etki eden duygu ve düşünceler artık başkalarının konusu. Bunları düşündükçe heyecan duydum. Zaman içinde de benimle aynı heyecanı okurun duyduğuna şahit oldum ve bu beni aşırı mutlu etti.
Okumanın da bir estetiği vardır. Cahit Zarifoğlu Kızı Betül Zarifoğlu’na yazdığı bir metinde iyi bir okuyucu olmanın yazmaktan kolay olmadığını söyler. Nitelikli şiir okumaları nasıl yapılır sizce?
Bazıları şairlerin işinin bir bölümün ilham olduğu için çok okumaya gerek olmadığını söyler. Bunun üzerine düşünüyorum ama benim için çok geçerli değil. Zor olan eğer bir şairseniz birçok konuda bilgi sahibi olmanız gerekiyor. O yüzden okumanın niteliği de çok önemli. Elimden geldiğince şiir, sinema, edebiyat üzerine kapsamlı okumalar yapıyorum. Bu benim eski bir alışkanlığım. O yüzden yazmayı besleyen önemli faktörlerlerden biri de okumak. Bazı alanlardan bahsettim ama her alanda nitelikli okuma yapıyor olmalı şair. Hayatı estetize edip okura dizeyle sunmanın birinci yolu da okumalar.
Şiir yazma sürecinizden bahseder misiniz? Şiiri bir disiplin içinde mi yazarsınız? Yazma pratiğiniz nasıldır? Defter taşımak yoksa akıllı telefonlara not mu?
Şiir yazma sürecim spontane denebilir. Önce şiir olacak malzemeyi bulurum. Sonra birkaç gün kafamda o malzemeyle gezerim. Bu sürecin sonunda yaz diye iç ses konuşmaya başlar ve oturur yazarım. Bunun sıklığı hayatın yoğunluğuna ve okunanların, izlemelerin yoğunluğuna bağlı olarak değişiyor. Genellikle de telefona yazarım. Bazen bilgisayar bazen de nostalji olsun diye defter.
Yayımlanan ilk şiir hatıranız?
Yayınlanan ilk şiirim sanırım 2013 yılında 23 yaşımda yayınlandı. Edebistan adlı internet portalında yayımlatmıştım. Ardından birkaç tane de İzdiham’da yayımlandı.
Şiir bir direniştir aynı zamanda. Bir şeyin bizi harekete geçirmesi, kayıtsız kalamama, eylem hâli. Sizi harekete geçiren eylem?
Hayat lineer bir çizgide akıyor sanıyoruz çoğu zaman ama öyle değil. Zikzaklar var. Düşüşler var, yeniden ayağa kalktığımızda kim olduğumuza dair sorularımız var. Beni şiirde tutan bu çizginin zorlayıcı açıları. Bu zorluk sosyal bir varlık olmamızdan hareketle bir çoğumuzda var. Tabi sadece bireysel bir hayat yaşamıyoruz; bir toplumun içindeyiz, buraya dair de sorumluluklar var. Hayatımızın kendi hâlinde bir hayat olmaktan çok başkalarının da dünyaya bakışında bir anlam ifade ettiğini anladığınızda şiirin gücü sizi sarıyor. Bu sarılmayla şiir yazıyorum denebilir.
Şair bir meselesi olan insandır denir. Bir derdi, kanayan yarası olan, duyarlı insanın işi. Meseleniz nedir?
Nasıl bir dünyada yaşıyoruz. Savaşların olduğu dolaylı olarak mülteci sorununun olduğu, çocukların, kadınların, istismara ya da şiddete uğradığı, doğa katliamı, yoksullukla boğuşan kitlenin dünyanın yarısına eş olduğu. Farklı grupların haklarını alamadığı ve gün geçtikçe haksızlığa uğradığımız bir dünyada yaşıyoruz. Her şey güllük gülistanlık değil. Kişisel hayatlarımızdan toplumsal hayatımıza kadar birçok haksızlıkla ve olumsuzlukla mücadele etmek zorunda kalıyoruz. İşte mücadele ederken içimizden bir haykırış olarak şiir burada olsun istiyorum. Bir karşı koyma ve direnme aracı olarak ben şiiri kullanmak istiyorum. Belki de bu insan soyunun en soylu karşı koyuşudur.
Şiirlerinizde sizi motive eden beslendiğiniz kaynaklar? Postmodern şiir diyoruz, şiirin alanı çok genişledi. Simgesel, sembolik şiir diyoruz, şiirin bu durumu hakkında ne düşünüyorsunuz?
Evet çağ değişiyor, neo-liberal ekonominin şartlarını yaşıyoruz. Ve şiir biçimi de dünyadaki gelişmelere bağlı olarak sürekli değişiyor. Fakat ifade edilecek duygu ve fikir değişmiyor. İnsanlık olarak hepimiz barınma, sağlıklı yaşama, huzur ve mutluluk, ekonomik refah gibi kavramlara ait olmak istiyoruz. İşte bu istek şiirin anlamının hiç eksilmeyeceğinin bir ifadesi. Görsel, sembolist ya da simgesel biçim sürekli dönüşebilir, dediğim gibi dünya yaşamından beklediklerimiz değişmiyor ve her zaman da bunları ifade edecek birilerine ihtiyaç var. Nasıl söylediğimiz elbette önemli ama ne söylediğimize duyulan ihtiyaç her çağda güncel.
Şiir dilinizin politik olduğunu görüyorum. Düşünce ve şiiri aynı potada nasıl dengeliyorsunuz?
Evet şiir dilim politik, peki yaşarken politik değil miyiz? İhtiyaçlarınız ve hayata bakışımız bizi bir politikanın içinde tutmuyor mu. Politik şiirin bendeki tek karşılığı slogan atmak yerine estetik bir biçimle fikirleri sunabilmek. Valery, şiirin içindeki fikir, elmanın içindeki gıda gibi saklı olması gerektiğini savunuyor. Ben de böyle düşünüyorum. Evet politiğiz ama bunun formu kitschleşmek olmamalı. Dizelerle yumruk atmak mı yoksa bir dizeye tepki olarak gayri ihtiyari yumruğunuzun havaya kalkması mı? İkincisi benim için daha anlamlı.
Gövdesi Hakkında Konuşan Kelebek’te; aktüel, modern, kelimeler var. Modern (günümüz) şiiri Temiz bir Türkçe ile yazılmış. Şehir, sokak imgeleri, benzetmeler, masalsı bir söyleyiş, eşya metaforları var. Bir yanıyla hüznün ağır bastığı şiirler neden? Geçmişe dair özlem hissettiğimiz mısralar hâkim. Özellikle Babaannenize yazdığınız şiir.
Gövdesi Hakkında Konuşan Kelebek, sizin de bahsettiğiniz gibi toplumsal şiire yakın bir noktada; fakat acılarımın, özlemlerimin ve rüyalarımın da içinde olduğu bir gerçeklik. O yüzden babaannem de var. Sokakta dilenen bir Çingene de.
Zeynep Karaca’nın Türk ve Dünya Edebiyatından okuduğu şairler ve hangi şairlerden etkilenmiştir?
Şiir yazmaktan çok okumalıyız sanki. Kimin size ne şekilde ilham olacağını bilmek güç. Ayrıca okudukça gelişiyor ifade dili. Türk şairlerden; Yahya Kemal, Necip Fazıl, Nazım Hikmet, Edip Cansever, Turgut Uyar, Sezai Karakoç, İsmet Özel ve Cahit Zarifoğlu, Lale Müldür, Gülten Akın ilk başta bunları sayabilirim ama daha fazla da var. Düşündükçe; Rilke, T.S Eliot, bunlar ilk aklıma gelenler başka da var, başka kadın şairler de var. Ama etkilenme bende birden birinin dizesi ya da şiiri gibi değil de daha başka bir boyutta gelişir. Daha çok kendi sesimin peşindeyim. Ama severek okuduğum isimlerden bazıları da bunlar.
Bir söyleşimde demiştim. Şiir kitap isimleri en az şiirler kadar önemli ve dikkat çekiyor. “Gövdesi Hakkında Konuşan Kelebek” şiirinizden mülhem kitabın ismi nasıl doğdu?
Kitap adları elbette çok önemli. Bu isimde bir şiirim vardı. Aklıma başka isimlerde geldi ama bunun en iyisi olduğuna karar verdim. Tam olarak somut bir hikâyesi var denemez belki ama soyut bir hikâyesi var benim için.
Sinema yazılarınız, blogunuzda ve edebiyat sitelerinde çeşitli güncel konular ve şiir üzerine yazdığınız yazılar ve şairlerle yaptığınız söyleşiler var. Bunlar zenginleştiriyor mu?
Şiir dışında başka türde yazmak benim için keyifli oluyor. Sinema küçük yaşlardan itibaren bir şekilde hayatımda oldu. Bunun üzerine bir üretimde bulunmak en azından şimdilik yazmak çok zevk alarak yaptığım bir şey. Diğer yazılar da beni açıyor ve yazmak her zaman için bana iyi geldiğinden yazıyorum. Farklı türlerin birbirini açtığını ve olmak istediğiniz manayı daha da kuvvetlendirdiğini düşünüyorum.
Ülkemizde kadın şair olmanın avantaj ve dezavantajları?
Kadın olmak bu ülkede başlı başına zor bir alan. Kadın olduğunuz andan itibaren size çok değerli bir varlık olduğunuzu söylüyorlar ama uygulamada işler eşit ilerlemiyor. Kendi hikâyemde çok üzücü bir kadın olma durumundan bahsetmem güç belki. Ama her zaman için sizin birinci sınıf olmanıza itiraz gelecektir. Her zaman için bir kadın birinci sınıfsa orada sorun başlayabilir. Böyle zorluklar oldu. Bunun dışında üzücü bir kadın hikâyem yok; fakat ülkede kız çocuklarının okutulmaması, erkenden evlendirilmesi, zorla dini eğitim aldırılmaları, şiddet ve taciz gibi birçok sorun var. Bunlar görmezden gelinerek topluma bakılamaz.
Edebi türler açısında şiir en zor tür olarak karşımıza çıkıyor? Siz ne düşünüyorsunuz?
Şiir ortaya çıkana kadar zor. Şiirin görünür olması ve artık şiir olarak okunacak hâle gelene kadar geçen süre de zor. Fakat zor olan güzeldir, iyidir. Benim çocukluktan itibaren hayatımın bir parçası olduğu için zor diye düşünmüyorum. Ama öğrendikçe zorlaşıyor bu da bir gerçek. Bu zorluk daha fazla öğrendiğinizde daha iyi yazmak zorunda kalıyorsunuz belki zor olan bu.
Şiirden bağımsız başka türlere yönelecek misiniz?
Zaman ne gösterir tam bilmek güç. Fakat yakın zamandaki hedeflerimden biri roman yazmak. Ardından belgesel çekmek ya da kısa film yapmak gibi düşüncelerim var. Şimdilik şiir, roman, film diyorum. Zaman hangilerini başaracağımı gösterir mutlaka.
Şiir yazmak kadar şiiri sesli okumayı da sever misiniz?
Severim, sesli okumak ve tonlamalara dikkat ederek okumak hoşuma gider. Böylece şiire daha fazla dahil olduğumu düşünüyorum.
Zaman ayırdığınız için teşekkür ederiz. Nice kitaplarınızı okuyalım inşallah.
19 Haziran 2023 Pazartesi
Lale Müldür röportajı
Türkiye'nin yaşayan en büyük kadın şairi olan ve kendine özgü tarzıyla, şiirde önemli bir yerde duran Lale Müldür ile bir kısa röportaj yaptım.
Şiir sizce nedir ya da ne değildir?
Bence iyi bir şiir tüm evreni kapsayabilen bir şiirdir. Kötü şiir ise her gün elimize geçen bir şiirdir. Kötü şiir kötü olmakla kalmaz, yayılır, ezberlenir. Okunur, maalesef böyle bir şiir anlayışı da var.
Genç şairleri okuyor musunuz, nasıl buluyorsunuz ve tavsiyeleriniz?
Genç şairleri okuyorum sayılır. Üç dört tane iyi isim var aralarında. 160. kilometreden birkaç şair var. Çok azını iyi buluyorum ama onlar iyi olanlar gerçekten tavsiyem daha çok şiir okumaları. Batı şiirlerini de okumalarını isterim, çünkü bir Türk şiirini okuyarak insan şair olamaz.
Geçtiğimiz yıllarda Amerikalı kadın şaire Nobel verildi, bunun hakkında ne düşünüyorsunuz? Şiire Nobel verilmesi sizde nasıl bir duygu oluşturdu?
Ben şiirini okumadım onun bilmiyorum onun için ama şiiri iyiyse verilmesi normal.
Bir
ömrü şiire adamanın faydaları ya da zararları neler?
Ben kendimden örnek vereyim, bir ömrü şiire vermek şiir için çok çok iyi bir şey tabi. Ama kötü bir şey yaşam elinden kaçabiliyor. Ve bununla birlikte birçok şey de elinden kaçabiliyor. Ben ancak kendi şiirimi kendim göz önüne attığım zaman mutlu oluyorum, birisinin yardımıyla değil.
Kendinizi Türk şiirinde nereye koyuyorsunuz, bir akım temsilcisi ya da bağımsız bir yer mi?
Bağımsız bir yer tabi, benim gibi yazan kimse olmadığına göre, bağımsız bir yerdeyim. Bu da hem hoş hem de değil, bir arkadaşım olsun isterdim.
Türk
şiirinin ve dünyada şiirin geldiği nokta hakkında ne
düşünüyorsunuz? Şiir insanlık için iyi bir yere mi gidiyor
yoksa dünyayı tıkayan bir noktaya mı? Nasıl görüyorsunuz?
Şu vaziyette tıkanan bir yermiş gibi gözüküyor. Ama eski şiirleri bir uğur böceği gibi düşünün, faydalanmak da güzel bir şey aynı zamanda.
Sizi en çok etkileyen şairler kimler?
Hep aynı şairleri söylüyorum ama şöyle; Edip Cansever, T.S Eliot, Arthur Rimbaud, Ezra Pound, Rilke.
Kadın şair olmanın avantajları ya da dezavantajları neler?
Çocuk yaparak kadın şair olunur mu bilmiyorum. Çocuk yapsam şiire zaman kalmazdı ben çocuk yapsam çocukla çok oynardım mesela.
Hayatınızın tamamına baktığınızda, sizden geriye ne kalsın istersiniz?
İki toplu şiirler kitabım. Bir de salonum bu şekilde kalsın isterdim.
Son olarak ne söylemek istersiniz?
Bizansiyya ve Nova Roma’da Gece Güneşi.
SAYIKLAMALAR İKİ
SAYIKLAMAR İKİ En son ölüm gelir yine de erken deriz diyordu biri. Sahi sonda mı geliyor ölüm, her şey tamam olduğunda mı geliyor. Yakınını...

-
İslami camiada “sinema bir şenlik” midir? İslami camianın en bilinen iş adamları derneği olan MÜSİAD’dan dikkate değer bir o kadar da şaş...
-
SAYIKLAMALAR Köydeyim, İstanbul’dan bir hayli uzak bir köy burası. Karadeniz köylerine en azından fotoğraflardan aşinasınızdır. Muhteşem...
-
SAYIKLAMAR İKİ En son ölüm gelir yine de erken deriz diyordu biri. Sahi sonda mı geliyor ölüm, her şey tamam olduğunda mı geliyor. Yakınını...