Bu Cumhuriyet
ne kadar benim?
Türkiye Cumhuriyeti bugün 100. yaşına girdi. Bununla gurur duyuyoruz. Herkesin ortak duygusu olmalı bu, fakat Cumhuriyet 100 yıl boyunca herkese iyi davrandı mı? İmparatorluktan kalan bakiyesi olan farklı din ve mezheplerden insanlara iyi davrandı mı? Bu ülkede Gayrimüslimler, Kürtler, Aleviler Cumhuriyet’e ait olmaktan mutluluk duydular mı? Hatta 20 yıllık iktidarına rağmen başörtüsü ve imam hatipler üstünden Sünni dindar kesimi de, 28 Şubat’ta mağdur etmedi mi? Her yönetimin günahları vardır. Cumhuriyet bunlardan uzak değil elbette. Peki bu Cumhuriyet gerçekten halkın dostu, köylünün dostu, seyyar satıcının, işçinin dostu oldu mu? Yani bu Cumhuriyet hiç sosyalist olmayı düşündü mü? Bunlar Cumhuriyetimizin bariz günahları ya da hataları desek ve hatasıyla günahıyla Cumhuriyete sahip çıkmaya çalışsak nasıl olur sorusunu sormak istiyorum bugün.
Özellikle kadınlar ve onlara vaatleri bağlamında konuya yaklaşmak istiyorum. Cumhuriyet ile kadınların kazandığı haklar neler diye şöyle bir Google taraması yaptığımızda karşımıza şunlar çıkıyor. “1930: Kadınlara belediye seçimlerinde seçme ve seçilme hakkı tanındı. 1930: Doğum izni düzenlendi. 1933: Kız çocuklarına mesleki eğitim vermek amacıyla Kız Teknik Öğretim Müdürlüğü kuruldu. 1933: Köy Kanunu'nda değişiklik yapılarak kadınlara köylerde muhtar olma ve ihtiyar meclisine seçilme hakları verildi.”
Kadınların haklarındaki bu değişikliği; Osmanlı’nın son döneminde tartışmışlar elbette. Cumhuriyet’in Meşrutiyet ve Tanzimat’ın devamı olduğunu var sayarsak, o dönemde kadının eğitimden sosyal hayata katılmasının yolları biraz açılmıştı, Cumhuriyet ile tam açılmış oldu. Bana seçme seçilme hakkı vermesi, beni bir erkekle eşitlemesi bugün için çok da bir anlam ifade etmese de; o dönemim şartlarında büyük bir gelişme.
Yeri evi, kocasının yanı ve çocuklarının korumasına ayrılan kadın birden seçme ve seçilme hakkına kavuşuyor. Bu kazanımı küçümsemek elde değil. Kız okullarının kurulma tarihi de Abdülhamit dönemine kadar gidiyor. Cumhuriyet’le yaygınlık kazanıyor. Cumhuriyet’in bir ferdi olarak okumuş olmak ve bu güne gelmek mutluluk sebebi.
Ama bir yandan da bir İmam Hatipli olarak; 28 Şubat’ın mağdurluğunu yaşadım. Bana okuma hakkı veren Cumhuriyet ile beni başörtülü olduğum için okula almayan Cumhuriyet aynı Cumhuriyet miydi? Bunu düşünüyorum. Düz bir mantıkla Kemalizmin mağduru oldunuz demek doğru olabilir belki. Ama Cumhuriyet’in bir bireyi olarak okuma hakkı tanınan bir insana; kılık kıyafetinden dolayı eğitimin dışında bırakmak, nasıl bir anlayış olabilir diye düşünmek de şart. Kimseye kin tutmuyorum, kimseye intikam duygusuyla bakmıyorum. Başkaları da mağdur olmasın diye kendi haklarıyla ilgili verdikleri mücadelede destek olmak istiyorum. Ama bu benim geçmişte hakkım yenilmediği anlamına gelmiyor. Ve demek ki; büyük ve kutlu Cumhuriyet herkes için eşit ve özgürlükçü değildi diye düşünüyorum. Bu günün mağdurları da başkaları. Buralara bakınca Türkiye’de iktidarların yarattığı ve kafasına göre kullandığı bir Cumhuriyet olduğuna inanıyorum.
Bu tatsız günahı geçersek; bir kadın olarak ve emeğiyle bir noktaya kadar ulaşmış biri olarak, Cumhuriyet’in sunduğu haklarla bu güne kavuşmuş olmayı, önemli ve anlamlı buluyorum. Cumhuriyet kadına erkek kadar eşit olma hakkını tanımasaydı, ben bugün belki köyünden hiç çıkmamış, köyünde evlenmiş ve çocuklarının annesi olan bir kadın olacaktım. Fakat bu hayatı babaannem yaşadı, annem yaşadı ancak bana gelince; daha eşit bir yurttaşlığa kavuştum. Cumhuriyet’in temelinde yer alan eşit yurttaşlığa kavuşmak da bir hayli zaman aldı yani.
Bugün gelinen noktada; eksisiyle artısıyla, bir Cumhuriyet’le yönetiliyor olmanın avantajlarını yaşıyoruz. Yönetim şeklimiz Cumhuriyet olmasaydı belki bu daha büyük kitlesel mağduruyetlerin önünü açacaktı; bunun için bize bu vatanı yurt edip Cumhuriyet’i bahşeden başta Mustafa Kemal ve silah arkadaşları olmak üzere belki bir vefa sunmamız gerekiyor.
Fakat söylemeye çalıştığım; Cumhuriyet’le yönetilsek de her dönem mağdurunu yaratıyor Türkiye. Kadına seçme seçilme hakkı verilmesi, kadının cemiyet yaşamında erkekle eşit noktaya gelmesi, kadının özgürce seçim yapıyor olması elbette minnet duyacağımız şeyler. Ama eşitlik, adalet, demokrasi noktasında geldiğimiz yerde artık; mızrak çuvala sığmıyor. Cumhuriyet’e belki kendini yenilemeye; eşit yurttaşlık hakkında kendini güçlendirmeye ihtiyaç duyuyor. Yasalarını beyaz Türklerden alıp gerçek sahibi olan vatandaşa vermeli.