İstanbul sokakları
ne kadar kadınların?
İstanbul’da gezgin olmanın en keyifli yanı; şehrin ana arterlerinde bir semtte dolanırken sizi sürprizlerin beklemesi. Örneğin Fatih’te bir sokakta dolanırken sizi; sokak başlarında bekleyen çaycılar ve yatırlar. Sokağın dili bir hayli değişmiş de olsa, her yürüyüş sonunda karşı konulmaz bir rota çizer size. Süleymaniyedeyseniz eğer; Süleymaniye Cami ve Beyazıt dolayları, kafeler, tarihi hanlar ve konaklar. Sokaklarda dolanmayı biraz daha abarttığınızda arka sokaklarda yığıntı halinde ve çökmeye yüz tutmuş evler. Issız bir sokakta yüzyıl önceye gitmek gibi bir duygu sarar içinizi. Balat apayrı bir dünya; gayrimüslimlerden geriye kalan çok az şey olsa da cumbalı evler; o kente Cumhuriyet dönemi bekar insanların konaklaması için yapılmış, birbirinden güzel görüntülerle karşılaşırız. Şimdi her yeri kafe sarmış olsa da birkaç Rum mimarisine ait eserler de bulmak mümkün. Özellikle Kiliseler, meyhaneler. Küçük esnaf. Kocamustafapaşa’yı gezdiğinizde daha başka bir dünya var; aşırı göçmenlerden oluşan bu dünya sizi birden Sümbül Efendi’ye çıkarabilir.
Fatih’in her semtinde ayrı bir dünya var. Keza Fatih gibi tarihi ve kadim olan ama eski Gayrimüslim semti olan Beyoğlu da öyle. İstiklal’de yürürken ara sokaklara girdiğinizde, güzel kafe restoran işletmelerinin yanı sıra; sinema, sanat galerisi ve vakıflar, dernekler görebilirsiniz. Gezdikçe yeni bir mimari belirir her yerde; Art Nova apartmanlar, gotikler. Pera Palas, Mısır Apartmanı, Narmanlı Han ve niceleri. Sürprizlidir Beyoğlu sokakları her yerde; bir hikaye ve bir anı barındırır. Beyoğlu’na çıkıp döndükten sonra dikkate değer bir şeyle karşılaşmamak neredeyse imkansız.
Burada Fatih ve Beyoğlu ekseninde bir şeyler söyledim.
Peki bir kadın olarak bu şehirde geceleri gezebiliyor muyuz? Rahatça bir gece bir etkinlikten dönmek ya da bir sokakta kaybolmak duygusunu bir erkek kadar özgür yaşayabiliyor muyuz? Buna herkesin farklı cevabı olabilir. Ben kendi adıma gece gezmelerini seviyorum. Ama bir taksiye binmem gerektiğinde; ürperti olmuyor değil. Acaba taksici nasıl çıkacak, eve ulaşana kadar yolculuk nasıl geçecek kaygısı taşımayan yalnız kadın var mı bilmiyorum.
Beyoğlu’nun ara sokaklarında gezerken sokaklarıyla bizim olmayan şehir, bizim değildir duygusu yükleniyor üzerime. En çok bir filmden, bir konserden, bir etkinlikten dönerken; yaşadığımız o duygu. Özgürce gece bitecek mi? Yoksa burada tacize uğramak ya da daha kötü şeyler başıma gelecek mi? Kadın olup bu kaygılardan uzak yaşayan kaç kişiyiz onu da bilmiyorum.
Dünyada güvenli şehirler arasında İstanbul da yer alıyor. Açıkçası yıllardır; bu şehirde dolanırım ve olumsuz bir şey başımdan geçti diyemem ama ya başıma bir şey gelirse korkusu hep benimle.
Kadınlar olarak şehre sahip çıkmalıyız ve canımızın istediği zaman şehirde özgürce gezmeyi normalleştirmeliyiz.
Bu şehir erkeklerin olduğu kadar kadınların da şehri olmalı. Göçmenlerin olduğu kadar yerlilerin de şehri olmalı. Ve biz özgürce bu sokaklarda gezebilmeliyiz.
Şehirde kendini yabancı hisseden biri; gezmeyen ve flanör ruhu barındırmayan biri, şehrin gerçek sahibi olamaz ve şehir kültürü gelişemez. Gecesi ve gündüzüyle bizim olan şehirleri, yaşamalıyız diyorum. Ve İstanbul, bunun için en uygun şehir.