Online kültür sanat sitesi dibace.net'te yer alan film incelemesi yazım.
http://www.dibace.net/sineyorum/siradan-yasam-out-ilgi-manyagi-in/
Sıradan yaşam out
İlgi Manyağı in
Yaşadığımız çağın algoritması bizi görünür olmak ve sürekli bu etkiyi üzerimizde taşımak; bu etkinin yarattığı alanda varlık gösterme noktasında epeyce destekliyor. Ve biz neredeyse normal hayatımızın görünür alan dışında kalan yerine tahammül edemez ve değersiz görür hale geldik. Sosyal medyanın son 15 yıl içinde hayatımızda aktif yer bulması; bu tarz belki de ileride hastalık olarak tanımlanabilecek alana bizi hapsediyor. Yemek yiyoruz, geziyoruz, yakınımızda biriyle sohbet ediyoruz ve bunu anında paylaşmak anında görünür olmak duygusundan kendimizi alıkoyamaz bir halde yapıyoruz. Günümüzün en yaygın var oluş biçimi olarak “görünür olma” adeta bir salgın gibi her taraftan bizi sarmakta. Karşı koyanımız buna direnenimiz yok denecek kadar az.
Burayla birleştirmek istediğim; İlgi Manyağı isimli son zamanlarda sinemalarda olan şimdi de online izleme platformu MUBİ’ye gelmiş olan bir film. Sevgilisinin bir şekilde medyada görünür olmasından kendine rol almak isteyen baş kahramanımız Signe, bunu fazlasıyla başarıyor. İlgi çekmek ve o şekilde görünür olmasını dolaylı olarak ünlü olmayı başarmak istiyor ve bunu sağlığına mal olacak şekilde de başarıyor. Signe o zamana kadar sadece kendi etrafında tanınan yüzünü bir marka olarak kullanılacak bir şekilde görmeyi hayal etmesinin ardından, bir torbacıdan aldığı ilaçlarla; yüzünde çok korkunç denebilecek bir görüntü elde ediyor. Burayı yine son yıllarımızın etkili hastalığı olan estetik yaptırma ile birleştirirsek. Mevcut koşullar, görünür olma tutkumuzdan dolayı; kendimize de acımasız olacağımız bir noktaya bizi sürüklüyor. Kimimiz burnumuzdan, kimimiz yüzümüzden memnun değiliz ve bunun bir çözümü var; estetik. Burada belki estetik algısının ne olması gerektiği üzerine de düşünerek açabiliriz; estetik demek gerçekten kusursuz olmak demek mi? Ya da estetik dediğimiz bir görüntü; doğal halindeki kusurları içinde barındırmadan olabilecek bir gerçeklik mi. Sanat alanına baktığımızda bir şeyin estetik olduğunu kabul etmemiz için bizi ya gördüğümüz anda etkilemeli ya da alanına dahil olduğumuzda duygu-durumla bizi çarpmalı ya da başkalaştırmalı. Fakat yaşadığımız çağda kullandığımız elektronik araçlar; ağırlıklı olarak cep telefonları. Çektiğimiz karelerde bile kendimizin doğal halinin yeterli olmadığı ona mutlaka efekt ekleyerek paylaşmamız gerektiği noktasına herkesi sürüklüyor. Estetik anlaşımız araçların yayınlaşmasıyla; kusursuz, pürüzsüz gibi algılara bizi sevk ediyor. Halbuki olması gereken hayatın içinde yüzünde ben bulunan birinin kameraya konuşurken beninin bize insan oluşa dair hatırlattığı belki birçok nokta vardır. Ama biz artık her şeyin aşırı geliştiği bu çağda; yüzümüzdeki ben ya da sivilceyle anılmak, hafızalarda kalmak istemiyoruz.
Filme dönecek olursak; Signe bu değişimle; haber oluyor, bir markanın reklam yüzü oluyor ve hayatı artık herkesin kanıksayacağı ortak görünme ünlü olma alanına denk düşüyor. Ayrıca başından geçen bu macerayı kitaplaştırıp, bir popülerite de buradan kazanıyor.
Yukarıda söylemeye çalıştığım gibi; farklı olma, sıradan olmama, herkes gibi olmama adı altında kendimizi yeniden yorumlamak zorunda kalıyoruz. Medyanın bize bakışı da aslında haber için söylenen klasik bir cümlede yatıyor. “Eğer bir köpek sizi ısırırsa bu haber değeri taşımaz fakat bir insan köpeği ısırırsa bu haber değeri taşır.” Günümüzde görünür olma alanını da en iyi şekilde özetleyen habere bakış cümlesi gibi, yaşam alanımız ne kadar görünür olur ve oradan ne kadar topluma mal olmuş bir persona çıkarabiliriz ruh hali hepimizin ortak sorunu gibi geliyor.
Doğal olan içinde bir farklılık bulundurmayan yani sıradan dediğimiz hayatlarımız artık çok değersiz ve albenisi yok. O zaman cep telefonlarımıza davranıp; farklı olan bizi bir sonraki aşamada “daha görünür” olana taşıyacak etkiyi yakalamalı ya da bulmalıyız. Diğer türlü hayatın sıradan doğasında öğülmeye değer gerçekler yok.
Bunlar etrafında İlgi Manyağı’nın bana düşündürdükleri, hepimizin ortak sorusuna eş bir şekilde ilerliyor. O zaman hiç de albenisi olmayan bu sıradan hayatlarımızı ne yapalım, hangi ajansa götürelim de biraz albenisi olan bir gerçekliğe dönüşsün.
Mevcut yaşamımızın, hayatın doğasına müdahale olan görünür olma tutkusunu etraflıca düşündüren ve neyin içindeyiz sorusunu sorduran bu filmi sizin de kendi tecrübelerinizden izlemenizi isterim.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder