5 Ekim 2025 Pazar

SAYIKLAMALAR VE BAZI ŞEYLER

 SAYIKLAMALAR VE BAZI ŞEYLER

 


Saatler boyunca, başka saatleri bekleriz diyordu Cioran, sahi haklı değil mi? Ömrümüz bir bekleme odası değil mi? Kendinizi çoğu zaman bir şeyleri beklerken bulmuyor musunuz. Mesela daha iyi bir işi, mesela bir arkadaşı ya da dostu mesela bir aşkı. Birinin dönüşünü, bir şeyleri satın almayı, bir üst aşamaya geçmeyi. Sahi hep beklemiyor muyuz? Beklerken neler yapıyorsunuz peki? Hayatın bu sıkıcı doğasıyla barışık mısınız? Ağlar mısınız mesela, yoksa daha neşeli bir ruh halinde misiniz. Bekliyoruz, toplum olarak da bekliyoruz. İnanlar arasında yaygın bir inanç vardır bir gün bir yerlerden Mehdi çıkıp gelecek ve dünyada kötü giden her şeye müdahale edecek. Sosyalistseniz de durum pek farklı değil bir gün devrim olacak ve yeryüzü değişecek. Beklediğim gün gelsin gelsin hele bir sen beni o zaman gör. İçinde biraz da umut yok mudur beklemenin. O umuda sarılırız çoğu zaman. Ya beklediğime değerse, ya beklediğimden daha güzel olursa, ya tam da hayallerim gibi olursa. O umut denen hınzır şey çoğu zaman bizi günü yaşamaktan da alıkoyar. Daha iyiyi daha yeniyi daha hayallere yakın olanı bekleme ritmi. Sahi beklemenin büyüsüne kapılmadan yaşamak mümkün mü? Bence artık beklemeyenler yaşı iyice ilerlemiş olan yaşlılarımız, sonun yaklaştığını bilenler. Yoksa onlar dışında her yaşta bekleme ve umut duygusu var. Beklemeye devam, umuda devam, hayallere devam. Her şeyin bir gün mükemmel olacağı hayaline devam. Bu biraz da bizi dünyaya ait kılar, kök salmamıza yardımcı olur. Beklerken hayatı ıskalamamak duygusuyla.

................................

Dün Bedrettin Cömert’in Estetik kitabını okudum. Kısa bir kitap, estetik kavramının temel normlarına değiniyor. Estetik üzerine birçok kitap var elbette daha genişçe mevzuya bakanları okumuş olabilirsiniz, ben de okudum. Bu kitap temel kaygılardan yola çıkıyor. Estetik duyulabilir alanda ortaya çıkar diyor. Estetik kavramının “sanat nedir”e verdiğimiz cevaptan sonra ortaya çıkabilecek bir kavram olduğunu vurguluyor, sanat nedire ise, sayısız cevap verilebilir noktasında bir yargısı var. Evet temel bazı metinleri okuduysak, sanat nedire cevap vermek de çok kolay değil. Mesela Tolstoy’un bir kitabı var “Sanat Nedir” diye. Tolstoy da orada milyon tane sanat nedire örnekler veriyor. Sayısız bakış açısına göre sanatı sınıflandırmak mümkün. Ama Tolstoy sanatı ilahi oluş olarak görüyor. Tanrısal olan sanattır noktasına geliyor. Din ve modernizmin yüzyıllar boyu çarpışmasına bakarsak belki de Tolstoy haklı, Tanrısal olan sanat. Elbette günümüzde bilim ve ateist kaygılarla sanata bakmak yaygın yine de “Tanrısal” olanın alanından geçmeden sanattan söz etmek pek mümkün değil gibi. Estetik kitabında Platon ve Sokretes’in güzel kavramı, şair ve sanata bakışları da ele alınıyor, buradan bakınca temel metin. Bin yıllar geçti hala aynı noktadayız galiba. Hangi nokta, Platon’un İon’da şiirin akıl dışı bir etkinlik olduğunu söyleme noktası. Ben buna katılıyorum, şiir hiç de akıl baştayken olabilecek bir eylem ya da oluş değildir. Bir tür delilik bir tür esriklik halidir. Şairlerin de pek normal insan olmaması büyük çoğunluğunun nevrotik olması savımızı doğrular nitelikte. Sonuç itibariyle şair delidir ya da normal değildir yargım yok ama her şairin aklıyla arasında bir takım sorunlar olduğuna dair bilgim var. Bu da böyle.

....................................

 

Geçen hafta Gündüz Apollon Gece Athena’yı izledim. Defne isminde bir yetiştirme yurdunda büyüyen otuzlu yaşlarda bir kadının annesini arama macerasını izliyoruz. Defne hayaletler görüyor, ölmüş insanları bugün yaşarken yanında buluyor. Bunlar antik kentin simgesel isimleri Kirke gibi karakterler olabilirken Cumartesi Anneleri’nin oğlu Hüseyin de olabiliyor. Bu açıdan bu topraklara bakışına dair, bir eleştiri ve politik duruş olarak görünebilir film. Bir kadın baş karakterin etrafında dönmesi, onun macerasını izlememiz erkelerin çok az yer alması da ayrıca anlatıyı özel kılan bir form. Yönetmen Emine Yıldırım, ülkeye dair bazı dertlerinin olduğunu bu sıkışmışlık içinde bu senaryonun doğduğunu söylüyor bir söyleşisinde. Hangimizin buralara dair sorunları yok ki, hangimiz bu ülkeye ait hissetmek için çileli yollardan geçmiyoruz ki; bunun sanat alanına yansımasını anlamlı buluyorum. Temel kaygılara ve yargılara katılmayabiliriz ama buraları dert edinen ve üzerine estetik kaygı barındıran herkesle yolumuz bir noktada kesişiyor. Kaygılara ve ülke üzerine kafa yormaya devam.

...................

 

SAYIKLAMALAR VE BAZI ŞEYLER

  SAYIKLAMALAR VE BAZI ŞEYLER   Saatler boyunca, başka saatleri bekleriz  diyordu Cioran, sahi haklı değil mi? Ömrümüz bir bekleme odası değ...