20 Kasım 2023 Pazartesi

Sahi "anne" olmak zorunda mıyız?

 

Sahi “anne” olmak

zorunda mıyız?


Agnes Varda, kadın olmayı en temel anlamda; kadın cinsel organıyla doğmuş olmak diye tanımlıyordu bir filminde. Türkiye’de kadın olmanın başka zorlukları var. Muhafazakar ya da seküler bir kadınsanız, aslında birbirinden uzakmış gibi görünen bu tanım da kadın olduğunuzda ortak bir noktada buluşuyor; yani erkekler size, kim olmanız gerektiğini sürekli, söylüyor, dayatıyor ve gerekirse zor kullanıyor.

Türkiye kadın olmak son yılları saymazsak; her anlamda edilgen olmayı da kapsayan bir gerçek. Akşam eve geç gelme, geç saatte taksiye binme, evinde otur, yemeği, temizliği yap, çocuğunun bakımını üstlen. Abinin, babanın sözünü dinle, çok erkek arkadaş edinme, seni bir erkekle görmüşler o kim. İş yerindeki erkelerle gülerek konuşma. Ailene bağlı ol, evlenen kadar sevgilin olmasın. Bu liste uzayıp gider fakat bu tanımlamalara denk gelmeyen kaç kadın bulabiliriz bu toplumda tam bilmiyorum.

Geçtiğimiz günlerde; +90 YouTube kanalında bir konu gündeme getirildi, benim de zaman zaman üzerine düşündüğüm bir konu. Anne olmak zorunda mıyız? Eğer anne olmazsak ne olur.

Açıkçası en genel anlamda; toplumda karşılaştığım örneklere bakarak söyleyebilirim ki, erkek baba olmadığında bu aşağılanmaz ya da onun bir eksiği gibi görülmezken, kadın anne olmadığında bu sanki onun bir özrü varmış gibi anlaşılıyor.

Eğer kadın anne değilse, tam kadın olmayacağını savunan milyonlarca insan bulabiliriz ama bir erkek baba olmadığında onun erkekliğinde bir kusur sayılmıyor bu.

Sahi, dünyanın hızla iklimi değişirken; yani, doğal afetler, savaşlar, ayyuka çıkan eşitsizlikler kol gezerken böyle bir evrende kadın çocuk yapmak zorunda mı?
Dünyayı geçelim, kendine daha fazla zaman ayırmak, kariyerine odaklanmak ve gelecek hayallerini gerçekleştirmek için bir kadın, çocuk yapmaktan vaz geçerse ne olur?

Mesela evlenen çiftlere en sık sorulan sorulardan biri, ne zaman çocuk yapacaklarıdır. Eğer çocuk yapmıyorlarsa; bu ancak kısırlık gibi bir hastalık bahane edilerek mümkün olabilir.

Bu temel ayrım erkekler istediği kadar bekar yaşayabiliyorken; bir kadın ilerleyen yaşlara kadar bekar yaşadığında da ortaya çıkıyor, sanki kadının uzun yıllar bekar yaşaması suç ve kabul edilemez bir şey ama erkek için yaratılmış böyle bir suç yok.

Kadın kendini; işine, hobilerine, akademiye, sosyal hayata verebilir ve daha fazla zaman kazanmak için çocuk yapmayı düşünmeyebilir, bunu ne zaman normal karşılarız tam bilmiyorum. Ama şu an bütün algılar, kadını çocukla özdeşleştiriyor. Nasıl yani çocuksuz hayat. Bazen geç evlenirsem çocuk yapmayacağımı konuştuğumda, mutlaka yap ya da evlatlık al yorumlarına muhatap oluyorum. Benim çocuksuz bir hayatı seçme özgürlüğüm var mı yok mu muğlak bir durum. Varsa bile bu bir özrün sonucu olabilir ya da ben yarım insan sayılabilirim.

Kadınların çocuksuz bir hayatı savunması da abes kaçan konulardan biri; nasıl savunabilir, ne kadar vicdansız.

Vicdanla ilgili mi bilmiyorum ama kadınların, evlenmek gibi bir zorunluluğunun olmamasının yanında, çocuk yapmak gibi de bir zorunluluklarının olmadığını savunuyorum.

Bir de bu toplumsal baskı; belki anne baba olma konusunda kendini yetersiz gören insanlara da ebeveynlik sorumluluğu yüklüyor ve mutsuz aile tablosunun bütün sorumluluğunu çocuklar üstlenmek zorunda kalıyor.

Hatta evlenmeden önce ya da sonra insanların ebeveyn olabilirler ya da olamazlar diye bir teste tabi tutulmalarını savunuyorum. Herkesin ebeveyn olmasını da sağlıklı bulmuyorum.

Ben kadın olmanın; istediğin hayatı seçme özgürlüğüne sahip olduğumuz bir düzleme ulaşma noktasını savunuyorum, Türkiye gibi muhafazakar bir toplumda bu ne kadar mümkün pek bilmemekle birlikte bunu savunuyorum.

Ayrıca devlet büyükleri de ülke nüfusunun ilerleyen yıllarda yaşlanacağını göz önünde tutarak insanlara üç çocuk yapın tavsiyesinde bulunuyorlar; peki bu üç çocuğu geçindirecek imkan bu halkta var mı, burası da muğlak bir soru.

Toplum olarak hazır olmadığımız “kadınlık” algısını değiştirmek belki de güç olacak fakat kadının özgür olduğu bir dünyayı hayal etme isteği de hep var olacak diye düşünüyorum.

Anne olma zorunluluğumuz olmadığı gibi; erkelerin bize kim olduğunu gösterme, öğretme ve dayatma hastalığından da vaz geçmelerini arzuluyoruz.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

SAYIKLAMALAR İKİ

 SAYIKLAMAR İKİ En son ölüm gelir yine de erken deriz diyordu biri. Sahi sonda mı geliyor ölüm, her şey tamam olduğunda mı geliyor. Yakınını...